Güneşin yerine geçen kara bulutlar ve rüzgar...
Yaşadığı yerden uzaklaşması gerektiğini biliyordu uzunca bir süre. Yaşadığı küçük maceralar sonunda hayatının ölümüne yol açacak gibiydi. Genelde yaşadığı macerayı sarhoşken ya da gerçekten havasındaysa yapıyordu. En son yaptığında ne sarhoştu ne de biri onu buna zorlamıştı. En yüksek binalardan birine çıkmış şehir manzarasını izlerken huzur bulmuştu ama amacı farklıydı. Kendisini burdan aşağıya kuşlar gibi süzülecekti. Yanına aldığı paraşütü sırtına geçirdi ve demire trmandı. Derin bir nefes almasına gerek kalmadan rüzgarı teninde hissedebiliyordu. Gözleriyle sadece aşağıda birikmiş olan polisleri ve arama kurtarma ekibini görebiliyordu. Küçük bir çığlık atarak paraşütünü açtı ve aşağıya süzüldü. Polisler ise sadece birkaç azarla yetinmişti. Sonrada onu bu şehirden birkaç haftalığına uzaklaştırmışlardı. Bu sadece 2 güncük yaptığı delice haraketler içindi.
Evdeki eşyalarını bir bavula tıkıştırdı Derrién. Sonra da Çalışma masasındaki projelerini ve senaryolarını ve onları evrak çantasına koydu. Bavullarını kapının önüne yerleştirdi ve mutfağa yöneldi. Mutfakta oturmuş kahvesini içen ablasına çevirdi gözlerini. Buradan ayrılacağı için ablasına bırakmıştı evi. ''
Hadi ama sadece bir hafta. Zor değil. Hem para da bıraktım. Eğlenirsin gece gündüz '' dedi gülümseyerek ve kahve doldurdu bardağına. Birkaç yudum aldıktan sonra yavaş adımlar ile mutfaktan çıkmaya koyuldu. Arkasından gelen ablasını hissedebiliyordu. Kapıya gelince arkasına döndü ve ablasına sarıldı. Duygu sömürülerini sevmezdi ama ablasıydı bu. Yapmayınca kendi değil ablası üzülüyordu. Aslında bunu da pek umursamıyordu ama yine de yapıyordu. Sıkıca bir birlerine sarıldıktan sonra ablasının öğütlerini dinlemeye koyuldu sıkıntılıca. Sonunda bitince gözlerini devirdi ve bavullarını eline alarak arabasına gitti. Arka bagajı açarak bavullarını ve çantasını koydu.Sonra da arabasına şöyşe bir uzaktan baktı. Beyaz ve parıl parıldı.
- Spoiler:
Hızla arabaya bindi ve Empire'e yol aldı. Bu oteli oldu olası seviyordu. Birkaç saate orada olurdu J. Arada kırmızı ışıkları kaçırsa da iyi bir sürücüydü. Yolda birkaç bayan belki de sadece arabaya binmek olsun diye otostp çekmişti. Buna karşılık ilgilenmeyerek gülümsemişti. Otelin önüne geldiğinde Arabasını anahtarını teslim etti ve bavullarını bagajdan çıkardı. Çıkarmasıyla genç bir çocuğun elinden almasıyla irkildi.
'' Hoş geldiniz Bay Derrién. '' dedi ve bavullarla birlikte otele girdi. Hemen arkasından da Derrién girdi ve derin bir nefes alarak yürümeye başladı. Rahatlamıştı. Oteldeki sıcak renk ve ortam onu yumuşatmıştı. Oturma takımlarına doğru yürüdü ve koltuklardan birine oturdu. Arkasına yaslandı. Birkaç dakika sonra bavullarını taşıyan genç odasının anahtarını Derrién'e uzattı. Anahtarı aldı hızlıca ve yerinden kalktı. Bar kısmına geçerek içmeye başladı. Koktely'den tekilaya doğru... Viski'nin yerini hiçbir şey tutmazdı J.D için ama tekila da iyiydi. İlk önce pamağını tuzladı sonra limon ağzına götürdü ve arkasından tekilayı içti. Boğazını yakan içkiyle kendine geldi. Arada efkar yapar içerdi böyle ama zararsızdı. Sadece iki gün olmuştu ayrılalı. Belki de içmesinin nedeni buydu.
Gece yarısını çoktan geçmişti zaman. Yavaş yavaş yerinden kalktı. Etrafı dönüyordu ve dengesini bulamıyordu. Islık çala çala ilerliyordu. Artık ona laf eden olmuyordu bu otelde. Herkes onu tanıyordu. İçiyordu ama kavga çıkarmıyordu. Zaten genelde böyle olurdu bu otelde. İçer içer kavga etmeden odana gidersin. Sonra yatağına uzanır uyuya kalırsın. Kendine gelmen için kahve yapacak kişi bile bulunmazdı.
Oda katına geldiğinde oda numarasına baktı. 327 numaralı odaydı. Yanlış görmediyse iyiydi. Beyaz kapıya doğru ilerledi ve anahtarı deliğe sokmaya çalıştı. Her deneyişinde olmuyordu.
'' Lanet olsun! Nasıl bir oda bu böyle. Kendi anahtarı bile açmıyor '' diye söylendi. Ve denemeye devam etti.