Violet Miranda Walker
Mesaj Sayısı : 1 Kayıt tarihi : 30/07/11
| Konu: Violet Miranda W. C.tesi Tem. 30, 2011 10:27 pm | |
| Ad&Soyad: Violet Miranda Walker Kişisel Özellikler: İnatçı & eğlenceli & Asi vs... İstediğiniz Meslek: Oyuncu & Öğrenci İstediğiniz Ünlü: Penelope Cruz Örnek RP: - Spoiler:
Alexander'ın kendi yazıp yönettiği bir film söz konusuydu. Dün gece beni aramış ve teklifte bulunmuştu. Senaryosunu yollamasını ve en geç 2 gün sonra haber vereceğimi söylemiştim. Senaryo çok ilgimi çekmişti. Her oyunucunun isteyeceği türden kaleme alınmıştı. Zaten Alexender'a nasıl ''hayır'' diyebilirdim ki ? Çekimlerin birkaç gün içinde başlayacağını ve hazırlanmam gerektiğini söyledi. Ben de hemen işe koyuldum.Dar bir kot pantolon üstüne ise askılı bir blüz giymiştim. Ve spor ayakkabılar. Setin olduğu yerin yakınlarına cisimlendim. .Birkaç dakikalık yürüyüşün ardından sete varmıştım. Alexedar'ın yanına gittim ve:
- Merhabalar, sayın yönetmenim dedim gülerek. Uzun bir aradan sonra ilk filmimi çekiyordum. Heycanlanmıştım. Umarım aksilik çıkmazdı.
"Elisa!Hoş geldin!" dedi samimiyetle. Oturduğu yerden kalktı ve bana sarıldı. Sarıldığı an bir şaşırmıştım ama sonra ben de ona sarıldım.
"Elisa'ya kalacağı yeri göster." dedi adama. Adam başıyla onaylar şekilde kafa salladı. Sonra bana döndü ve:
"Hadi çabuk! Git hazırlan bakalım!" dedi. Anlaşılan o da benim gibi heycanlıydı.
- Peki hemen geliyorum dedim.
Kalacağım yeri çok beğenmiştim. Bir koltuk ve bir masa vardı. Masanın üzerinde makyaj malzemeleri falan vardı. Birkaç makyöz geldi. Makyajımı ve saçlarımla da azıcık oynadıktan sonra gittiler. Giyinmem gerek kıyafetler gelmişti. Kıyafetimi giyindim ve odadan dışarıya çıktım.
Alex'e doğru yürüyordum. Alex , oturduğu yerden kalkmış ve bize doğru geliyordu.
"Hadi çocuklar! Güzel bir film çekelim!" dedi. Bunu söylemesi kalbimin hızlıca çarpmasına neden olmuştu.
Birden yüzündeki mutluluk gitmişti. Yüzünde şaşkınlık vardı. Giydiğim kıyafette kocam bir sökük vardı. Ben de yeni fark etmiştim. Fark edince de çığlığı basmıştım.
- Lanet olsun! Bu da ne ? diye söylenmiştim.
"Seni kim giydirdi ?" dedi. Tam '' ben giyindim '' diyecektim ki tekrar bir şeyler söylemeye devam etti.
Bu kıyafetlerden kim sorumlu ? diye bağırdı. Onu ilk defa bu kadar sinirli görmüştüm. Çekimden önce bu morel bozukluğu kötü oynamam sebep olacaktı. Arkamı döndüm ve yeni bir kıyafet giyip sete doğru ilerdim.
- 15 Dakika Sonra -
"KES!" dedi ve yanımıza gelerek:
"Bu ne biçim oynama şekli? Siz beni kızdırmaya mı çalışıyorsunuz?" diye bağırdı.Bağırması beni baya bir strese sokmuştu ama üstesinden gelebilirdim sanırım.
"Sizi kovmayı planlamıyorum ama biraz daha böyle saçmalarsanız fikrimi değiştirebilirim." dedi.
- Alex, fazla baskı yapıyorsun. Zaten biraz önceki skandaldan dolayı herkez korkmuş durumda. Sen de baskı yaparak daha da kötü duruma giriyoruz.
Bunları bir çırpıda ve düşünmeden söylemiştim. Söyledikten sonra derin bir nefes aldım ve korkulu gözlerle ona baktım. Kızmamasını umuyordum.
Sonra yerine oturdu. Alex de baya gerilmişti. Bi rşeyler habire ters gidiyordu. Senaryosu kaybolmuştu, çalışanlarından birkaç kişi gelmemişti. Her şey üst üste gelmişti, anlıyordum.
"Benden korkmanız için bir şey yapmadım. Tek istediğim mükemmel bir şekilde şu filmi çekmeyi başarabilmek!"dedi ve homurdanarak yerine geçti. Yumusak bir ses tonuyla devam etti.
"Tamam sakin olun millet! Herkes rahatlasın. Bugün başka kimse işinden olmayacak!" dedi. İşte bu cümlesi beni rahatlatmaya yetmişti. Birkaç kez derin nefes alıp verdim ve rolüme odaklanmak için '' canlandırcağım karakter gibi '' düşünmeye çalıştım. Eline megafonu aldı ve:
"Şimdi. Sahneyi baştan alacağız. Herkes rolüne konsantre olsun. Rahat olun." Alex, gerçekten de işinin hakkını veriyordu. Bir kişi rahatlamkata pek iyi değildim ama Alex, bir kişiyi değil bin kişi sakinleştiriyordu.
"1-2-3 Kayıt!" demesiyle rolüme odaklanmış bir şekilde oynuyordum. Gayet rahat ve sakindim. Ta ki korkutuğum şeyi görene kadar.. Yılanı görünce birkaç adım geriye gittim ve küçük bir çığlık attım.
- Alex, b..bu bir y..yılan ve b..ben yılanları sevmem. Zehirli ya da zehirsiz korkuyordum işte yılandan.
"Çabuk biri şu yılanı alsın!" dedi Alex. Yılandan sorumlu kişi eline alıp onu götürürken derin bir nefes aldım. O yılanı nasıl da tutuyordu ? Onu o halde görünce bir an dengemi kaybedip yere düşeceğimi sandım ama öyle olmadı allahtan. Çoğu kişi yılandan çoğu kişide benim çığlıklarımdan gerilmiş ve korkmuş olmalılar ki Alex:
"Hadi millet sakinleşin! Yok bir şey!" dedi ve bana döndü.
"İyi misin?"
- Önceye göre daha iyiyim.
"Ara veriyoruz! Herkes bir kendine gelsin. Çekimler tekrar başladığında hepinizi iyi durumda görmek istiyorum!" dedi herkesin duyacağı bir şekilde.Kolunu uzattı ve bana kenarıya kadar eşlik etti. Ellerimi tuttu ve gözlerimin içine baktı.
"Dinlenmek ister misin?"
- Evet, iyi gelir belki dedim gülümseyerek. O sırada bir adam su getirmişti. Alex bardağı aldı ve bana uzattı.
- Teşekkürler diye bildim sadece. Elimde bardak ile odama dinlemeye gidiyordum ki aniden arkamı döndüm ve:
- Burda birinin bana garezi mi var acaba ? diye sordum.
Yine düşüncelerimi dışa vurmuştum. Burada tanıdığım en iyi kişi Alex'di. Ondan başka kimse korkularımı, kızdıklarımı... bilmezdi. Alex bunu yapacak biri değildi. Yapacak olsa beni başrol oyuncusu yapmazdı. Peki o zaman kimdi ? Soruma cevap vermemişti ama düşündüreceği kesindi. Asistanına döndü ve:
"Ona dinleneceği yere kadar eşlik et!" dedi.
Alex bunları demesinden birkaç dakika sonra asistana ''teşekkür ettim ve kendim devam edeceğimi'' söyledim. Asistan yanımdan ayrılınca dinleneceğim yerin zıt yönündeki karavana ilerledim ve içine girdim. İçinde makyaj malzemelerinden tutun da yedek senaryolara kadar her şey vardı. Yer de ise küçücük bir defter duruyordu. Dikkatimi çekmişti. Eğilip defteri alacaktım ki etrafı gözden geçirdim. İyi ki de geçirmişim yoksa Alex'e yakalanıyordum. Alex, hızlıca dinleneceğim yere doğru yürüyordu. Hemen karavandan çıktım ve koşturarak ondan önce yetişmeye çalışacaktım. Giydiğim topuklularla koşmak gerçekten de zordu. Koşarken ayağımı burkmuştum. Dinleneceğim karavanın önüne geldiğim de her şey için çok geçti. Alex içeriye girmişti. Karavanın önünde durdum derin bir nefes aldım.
"Elisa?" diye bana sesleniyordu Alex. Alex'in sesini duyunca içeriye girdim ve:
- Evet, Alex. Geldiğini duymamışım. Pardon. Bir şey mi oldu ? diye sordum. Bunları o kadar hızlı söylemiştim ki cümlem bittikten sonra nefes nefeseydim.
"Bunun burada ne işi var?" Bu sözcükler ağzından dökülürken diğer eliyle de masadaki senaryosunu eline almıştı.
- Ben, bilmiyorum Alex. Ama seni temin ederim ki onu orada olduğundan bile haberim yoktu dedim.
"Neredeydin sen? Ben buraya girmeden önce koşmuşsun belli ki! "Seni dinliyorum." dedi ellerini göğüsünde kavuşturarak. Alex bunları söyleyince baya bir şaşırmıştım. Koştuğumu anlamaması için durup dinlenmiştim de ama Alex işte anlayıveriyor hemen.
- Ben, şöyle bir turluyordum dedim buna inanmasını bekliyordum ama benim tanığım Alex bunun da yalan olduğunu anlayabilirdi sanırım.
- Ve senin geldiğini görünce, sana yetişmek maksadında koştum dedim.
"Sana inanmalı mıyım Elisa?" dedi. İçimden bir şey beni dürttü gerçekleri söylemem konusunda.
- Hayır, inanmamalısın dedim yüzümde şaşkın bir ifadeyle. Bunu söyledikten sonra iki elimle ağzımı kapattım.
"Neler oluyor burada?" dedi endişeli bir ses tonuyla. Elimle karşıdaki karavanı gösterim ve:
- İşte ben oradan geliyordum. Sadece orada ne olduğunu merak etmiştim dedim ve gözlerimi yere devirdim. Bir kaç dakika öylece baktıktan sonra:
- Özür dilerim Alex dedim ve köşede duran koltuğa oturdum.
"Neden şimdiye kadar yaşamadığım bir yığın aksilik aynı gün içinde oldu?"
- Ben de şimdiye kadar bu kadar aksilik yaşamamıştım bir günde. Gerçekten ne oluyordu ? Bir gün de bu ladar aksilik olması hayra işaret değildi.
Bunun ne kadar ciddi olduğunun farkında mısın?"
- Evet,farkındayım. Ama yemin ederim o senaryonun orada olduğundan haberim yoktu dedim.
Yine her şeyi maf etmiştim. Bir an iyiyken bir an da nasıl hemen değişebiliyordum. Bunları düşünürken Alex'in sesiyle kendime geldim.
"Hadi, madem gezinecek kadar rahatlamıştın, artık çekimlere de katılabilirsin!" dedi ve sete doğru ilerledi.
- Elbette , efendim dedim ve ayağa kalktım. Koşar adımlarla onun arkasından sete gittim.
"Hey millet!Nerdesiniz? Ara verdik dedim evinize gidin değil!" diye bağırdı. Gerçekten de kokutucu bir sessizlik vardı etrafta. Tam Alex'e yetişmiştim ki Alex'in asistanın elinde silah vardı ve Alex'e doğru doğrultmuştu.
"Nasıl o kızı benim yerime seçebildin? Ben bu rol için daha uygundum." diye bağırıyordu asistanı.
Bir şeyler yapmalıyım. Bir şeyler yapmalıyım... Bu cümle aklımda binlerce kez yankılanıyordu. Aklıma bir fikir gelmişti. Koşarak odama gittim. Çantamdan asamı aldım ve tekrar sete geri döndüm. Döndüğümde:
"Hepsi senin yüzünden! Lanet olası oyununda bana da yer vermeliydin!" dedi ve silahı Alex'in kalbine doğrulttu.Asamı havaya kaldırdım ve:
- Expel... devamını getiremeden ben de ensem de soğuk bir şeyler hissettim.
Arkamı döndüğüm de maske takmış birini gördüm. Yavaş yavaş arkaya doğru yürüyordum. Asamı ise elimle arkada saklıyordum. Şimdi ben de Alex'in yakınlarındaydım. Maskeli olan silahı asistanın yaptığı gibi göğsüme dayadı. Biz büyücüydük. Bundan kurtulabilirdik.
Alex beni kolumdan tuttu ve kenarıya itti. Maskeli adama bir tekme attı. Bu beni baya şaşırtmıştı. Bu kadının çok iş birlikçisi olmalı ki kolumda bir el hissettim. Çekiştirdikçe canım yanıyordu. Çıpırnıyordum ama nafile adam çok güçlüydü. Giderken sadece şunu duyabilmiştim:
"Bu çubuk için mi bana vurdun yani?" diye bağırıyordu asistanı.
Adam, bir kaç ağacın olduğu bir yere getirdi beni. Burası korkutucu derecede sessizdi. Sadece asistanın sesi az çok duyuluyordu. Bir an her şey sessizleşti. İyice korkmuştum ve kalbim yerinden çıkacak gibi hızlı atıyordu. Ümidim kesilmişti ki:
"Elisa!" diyen bağıran Alex'in sesini duydum.
Onların sesini gayet iyi duyuyordum. Ama benim sesim çıkmıyordu. Konuşmaya çalışıyordum ama olmuyordu. Hareketlerim kısıtlıydı ve göğsüme dayanmış bir silah vardı. Ona büyü yapmayı düşündüm ama sesim az çıkıyordu ve yeterli güce sahip değildim. Sanırım bunu muggle yöntemleriyle halledecektim. Asamı pantolonumun arka cebine sıkıştırdım.
Maskeli olanı dikkatlice inceledim. Sesinden ve vücut hatlarından belliydi erkek olduğu. Bir an '' kurtulmamın imkansız '' olduğunu düşündüm ama başarabilme ihtimalim de vardı. Yavaşça geri adımlar atmaya başladım. Ben geriledikçe o üstüme üstüme geliyordu. Onu kızdırmış olmalıyım ki:
- Yeter diye bağırdı ve silahlı olan elini havaya kaldırıp bir el ateş etti.
Silahın sesi çığlık atmama neden olmuştu. Çığlık atınca kısık olan sesim de düzelmişti. Sesimin düzelmesiyle kendimi iyi hissetmiştim ve adama doğru yürüdüm. İşaret parmağımı göğsüne dayadım ve:
- Sen kiminle uğraştığını sanıyorsun ? Beni tanıyor musun ? Elbette , hayır... Laflarımla onu oyalıyordum. Muggle yöntemimi iptal edip en iyi yapacağım şeyi yapmaya karar verdim. Diğer elimi asama götürdüm ve:
- Petrificus Totalus diye bağırdım. Adamın kolları ve bacakları bedenine yapışıp yere düştü.
- Alex! diye bağırırken bir yandan da koşuyordum. Alex'i gördüğüm de rahatlamıştım. Yanına vardığımda ona sıkıca sarıldım ve ağlamaya başladım.
"Tamam! Geçti!" derken bir yandan da göz yaşlarımı silmeye çalışıyordu.
"Obliviate!" büyüsünü yapıyordu ki hiç kimse olanları hatırlamasın. Onlar bu anı unutabilirlerken biz nasıl unutacaktık ? Acaba ben de kendime 'oblivate' büyüsünü mü yapsam diye düşündüm bir an.
"İyi misin?" diye sordu bana dönerek.
- İ..iyi olma..aya ç..çalışıyorum dedim bir yandan ağlamalarımı dindirmeye çalışarak.
Alex, birkaç dakikalığına diğerleriyle ilgilenip geleceğini ir söylemişti. Beni bir köşede oturturğu zaman polisler geliyordu. Onlara ne diyecektik. '' Afedersiniz, biz büyücüz onları sadece bayılttık yani cinayetle falan uğraşmak zorunda kalmayacaksınız mı diyecektik.Bu sırada bu sırada polisler gelmişti ve diğerlerini sorguya çekiyorlardı. Bir polis bana yaklaştı ve:
- Neler oldu anlatır mısınız ? diye hemen konuya daldı. Ne kadar da kabaca. İnsan ilk önce kendini tanıtır değil mi ? Bu muggları anlamak gerçekten de zordu.
-Şeyy. B…ben hatırlamıyorum dedim adamın suratına bakarak.
Sonra gözlerimle Alex’i aramaya koyuldum. Şuan da yanımda olması gerekti. Ben başla bir şey anlatacaktım , o başka bir şey. Alex’i görür gibi oldum. '' Alexander '' diye ona seslendim. Ahh! Evet, Alex’di bu.
- Alex,polis dedim
"Şuradaki kadın bize saldırdı. Anlaşılan yanında bir adam daha var. Onları bayıltmayı başardık ama oyuncularımın güvenliği sağlanmadığı için sizi dava etmeyi planlıyorum. Bana bu konuda güvence vermiştiniz. Hani sizin sözünüzüm arkasında duruşunuz? O gün bana kendi takımınızı böyle anlatmamıştınız." Adam gerilmiş bir halde Alex'den özür dilemeye çalıştı ama Alex her seferinde daha da sinrileniyor gibiydi. "Birde hala çalışanlarımı sorguya çekmeye çalışıyorsunuz. Onların sorguya değil doktora ihtiyacı var." Polis hemen ambulans hazırlattı ve yaralıları hemen hastaneye yetiştirmeye çabaladı.
"İyi misin?" diye sordu. Bu soruyu bu gün baya fazla duymuştum ama benimle ilgilenmesi benim gülmeme neden olmuştu.
- İyi misin demeyi kesecek misin ? dedim gülümseyerek. Bu gerçekten de içten bir gülümseme olmuştu. Gözlerime bile yansımıştı.
- Evet, iyiyim. Peki sen iyi misin ? Kötü görünüyorsun dedim ve ayağa kalkarak yanına gittim.
- Dinlenmeye ihtiyacın var Alex dedim.Her halinden belli oluyordu yorgun olduğu. Derin bir iç çekti ve:
Beni düşündüğün için teşekkür ederim. Ama şimdi ilgilenmem gereken kişiler var. Elleri tutulacak, gözlerine bakılacak ve onların yanında olduğumu bilmelerine ihtiyacı olan bir yığın çalışan... Yani kısacası sen iyiysen evine git. Bende onların yanına gideyim." dedi. Bir an duraksadı ve konuşmasına devam etti:
"Tabi istersen seni evine de bırakabilirim." Aslında bırakması hoşuma giderdi. Düşüncesi gülümsememin büyümesin neden oldu ve konuşmaya başladım.
- Onlar da bu gün çok korktular ve yorgunlar. Onların yanında olmalısın dedim ve küçük bir tebessüm daha ettim. Bencil biri olamazdım. Beni evime bırakmasını çok isterdim ama diğerlerini de görmemezlikten gelemezdim.
Tamam. Hazırlan. Seni bıraktıktan sonra yanlarına giderim. Zaten benim için bu gece uyku yok." dedi.
Bunu söylemesi beni baya bir şaşırtmıştı açıkçası. Başına bu kadar talihsizlik getirdikten sonra gitmem için dua edeceğini düşünüyordum ama düşündüğüm gibi olmadı .Zaten her şeyim yanımdaydı. Sadece çantamı alıp çıkacaktık. Çantamı '' accio '' büyüsüyle çağırdım. Çantam elime geldiğinde Alex de ayağa kalkmıştı. Elini omuzuma attı ve:
"Yardımların için teşekkür ederim."
- Ben bir şey yapmadım ki. Asıl ben teşekkür ederim dedim ve kafamı yavaşça ona yasladım ve elimi beline dolayıp ona sarıldım. Etraf muggle kaynadığından dolayı yürümeye kara vermiştik. Yürürken kafamı ona hafifçe çevirdim ve '' çok şeker ve cömert'' gibi düşünceler aklımdan geçiyordu. Bir diğer yanımsa azarlıyordu. '' Sadece sana yardım ediyor. Etkilenmen için değil '' diye kızıyordu. Bunları düşünürken Alex'in sesiyle irkildim.
"Elisa! Sen harika birisin dedi rahat bir şekilde. Bunu söylemesi beni baya bir şaşırtmıştı. Kafamı ona çevirip sadece bakıyordum. Sonra da kendime gelip:
- Teşekkürler Alex ama benim de kusurlarım var dedim ve güldüm.
- Bence sen daha bir harikasın dedim. İltifatıma karşın rahatsızca kıpırdandı ve:
''Elisa. Muggle yok çevrede." dedi. Tam zamanından söylemişti yoksa her şey için çok geç olabilirdi.
- Imm. Pek o zaman. Görüşürüz ve ayrıca her şey için tekrar sağol dedim. Tam cisimlenecektim ki:
- Gelmek ister misin ? Sonuçta dinlenmeye ihtiyacı vardı. Hem benim içinde gelmesi iyi olabilirdi.
''Rahatsızlık vermek istemem." dedi. Rahatsızlık mı ? Aksine çok memnun olurdum ama dedikoduları da göz önüne alırsak üzülebilirdik.
- Bu gün yaptıklarından sonra rahatsızlık vereceğini mi sanıyorsun ? dedim ve gülümsedim. Elbette rahatsızlık vermeyecekti.
''Gelmek isterim elbette ki." diye mırıldandı ve:
"Senin gibi iyi biriyle biraz daha vakit geçirmek benim için harika olur." diye de ekledi.
- Harika dedim tebessüm ederek.
Kötü geçen bir günün ardında Alex'in desteğiyle iyi hissediyordum kendimi. Yorgundum ve iyi hissediyordum. Bana kalsa gidip doya doya içerdim. Bir dakika neden olmasın ? diye düşündüm. Olabilir miydi acaba ? Alex'in koluna girdim ve evime cisimlendik. Bu cisimlenme olayını pek sevdiğim söylenemezdi ama en hızlı yol buydu. İki katlı dublex evimin bahçesine cisimlenmiştik. Güller, papatyalar, sümbüller... Daha birçok çiçek ve ağaç ekiliydi. Hasırdan sandalyeler, yuvarlak masa, salıncak ve bahçe aksesuarlarıyla çeviriliydi. Merdivenlerden kapıma doğru yürüdük ve kapıyı açarak içeriye girdik. Sağa doğru döndüğümüzde mutfak ve salonun birleştiği oda görülüyordu. Solda ise kitaplarımın bulunduğu büyük bir oda vardı. Üst katta ise yatak odam, banyo, spor odam vardı.
- Evime hoşgeldin Alex dedim ve çantamı komidinin üstüne bıraktım. Alex'e arkamdan gelmesi için ellerimde ''gel'' işareti yaptım ve salona doğru yürüdüm. Koltuklardan birine oturması için işaret ettim ve:
- İçki alır mısın ? Kötü bir gün sonrası için iyi gelir dedim ve yavaş adımlarla mutfağa yöneldim.
Viski!" dedi mırıldanarak.
Mutfağa vardığımda elime iki bardak ve bir tane viski şişesi alarak salona geri döndüm. Geri döndüğüm de Alex çoktan uykuya dalmıştı. Yana doğru uzakmış bir vaziyetteydi. Alex'e doğru gittim ve onu rahat edeceği bir pozisyona getirdim. Sonra yukarıya çıkıp yastık ve pike getirdim. Yastığı başının altına, pikeyi de üstüne örttüm. Yattığı koltuğun karşısındaki koltuğa geçtim ve onu izlemeye koyuldum. Üzün bir süre onu izlemiştim. Bir ara kalkıp ona doğru gittim ve yüzüne yaklaştım....
"Elisa?" dediği an hafifçe geriye çekildim. Beklemediğim bir anda gözlerini açmıştı. Geriye doğru çekilip ayağa kalktım ve hafif bir utangaçlıkla gülümsedim. Utandığımı fark ettirmeden bir açıklama yapmaya çabaladım.
- Şeyy.. Ben geldim de uyuyordun ve senin üstünü örteyim dedim. Sonra da işte rutin olaylar bilirsin işte... Bunları söylerken biraz kekelemiştim ve gözlerimi gözlerinden kaçırıyordum.
"Önemli değil. Zaten sana çok yük oldum. Bir de koltuğunda uyuyakaldım işe bak!" dedi.
- Yük falan olmadın dedim gözlerinin içine bakarak.
"Gerçekten üzgünüm. En iyisi gideyim."
- İstersen kalabilirsin. Benim için problem olmaz dedi küçük bir tebessüm eşliğinde. Kalmasını o kadar çok istiyordum ki yalvarır gözlerle ona bakıyordum. Alex'in yanına oturdum ve başımı omzuna koydum. Bunu yapmak istemiştim. Nedensizdi bu hareketim.
- Kalacak mısın ? diye sorumu yeniledim.
Bana doğru döndü ve bakmaya başladı. O kadar şekerdi ki kendimi kaybedeceğim diye çok endişelenmiştim. Ne olduğunu anlayamadan Alex beni öpmeye başlamıştı.
Ahh, Tanrım! O kadar güzeldi ki. Öpmeye başladığı an kendimi tamamen ona bırakmıştım. Yavaşça geriye çekildi. Şaşkın gözlerle ona bakıyordum.
"Elisa?" dedi mırıldanırcasına.Elini yanağıma götürdü. O an işte kalbim yerinden çıkacak gibiydi.
- Konuşma! dedim kızgın bir ifadeyle ve ekledim:
- Ne yaptığını sanıyorsun sen ? Sena dava açacağım dedim ve ona yaklaştım.
İşaret parmağımı dudağıma götürdüm ve susmasını işaret ettim ve onu öpmeye başladım. O, beni öperek kalbime indiriyordu. Ben de onu bununla kalbine inmesini umuyordum. Bunu düşünürken gülümsemiştim.
| |
|
Aurelia R. Creté Bronx High IV. Sınıf
Mesaj Sayısı : 118 Kayıt tarihi : 21/07/11 Nerden : I'm a English girl in NY Lakap : Elia
| Konu: Geri: Violet Miranda W. Paz Tem. 31, 2011 11:12 am | |
| Anlatım : 25/35. Hiç ama hiç betimleme yoktu, betimleme yapsan iyi olabilirdi. Anlatım yoğunlaşırdı en azından. Kurgu : 25/35 Kurguyu beğenmedim açıkcası, çok durgundu. Olaylar çok hızlı gerçekleşti, ayrıca. Renklendirme : 4/5 Alex'in bir konuşması beyaz olmuş ve bazı yerlerde de renklendirme yanlışı vardı. İmla : 3/5 . Bazı yerlerde noktalama eksiklikleri vardı. Tırnak işareti, virgül koymamışsın gerekli olan yerlere. 4-5 kelimede yazım hatası vardı. Sayfa düzeni : 4/5 Akıcılık : 6/10 Okurken acayip sıkıldım, paragraf bölümleri zorladı ayrıca. Uzunluk : 5/5
Yıldız değeriniz; 72. Meslek için +75 puan gerekiyor. İsterseniz puanınız böyle kalabilir fakat meslek seçemezsiniz. Ya da 1 şans daha alarak ; Başka bir rp'nizi bana, ilaya (lynna) ya da ceren'e ( jeanne) öm atabilirsiniz. İyi rp'ler dilerim. | |
|