Jace Drake Duchannes Bronx High III. Sınıf
Mesaj Sayısı : 18 Kayıt tarihi : 25/07/11
| Konu: J.Drake Duchannes! Ptsi Tem. 25, 2011 12:02 pm | |
| Ad&Soyad: Jace Drake DuchannesKişisel Özellikler: Eğlenecelidir. Ortamını bulursa çoşar ve onu kimse durduramaz. Bir kişi hariç! Babası. Genel de adranalin ve maceraperesttir. Araba ve hız tutkunudur. Arada yaşadığı sinirle gerilse de çabuk gevşeyemese de yaptığı zihin kontrolüyle rahatlayabilir. Sözeldeki başarısı gayet iyidir fakat sayısal da nadiren başarıı gösterir. Ama çokta kötü olduğunu söyleyemeyiz. İş adamı olmaya meyilli bir zekaya sahiptir. Fkat eğlenceli kişiliği ve ukala tavırları sayesinde ünlülüğe adım atmıştır. İstediğiniz Meslek: Oyuncu & Şarkıcı & Öğrenci ( Hardvard Üniversitesi)İstediğiniz Ünlü: Andrew GarfieldÖrnek RP: - Spoiler:
Hastaneye cisimelenmiştik. Telaş içindeydim. Amié kucağımdaydı ve gözlerini hala açmamıştı. Uzun bir süre ona baktım ve hafifçe onu sarstım.
- Bebeğim, uyan! Rose ve ben sensiz olamayız!
Bu sırada bir şifacı gördüm ve ona doğru ilerledim.
- Hemen müdehale edin. Yani... yapın bişiler işte dedim endişeyle.
Şifacı bir sedye çağırdı ve Amié oraya yatırmamı söyledi. Oraya yatırmıştım ve ellerinden sıkıca tutuyordum. Buraya iki defa gelmiştim. Birincisi hayatıma yeni biri giriyordu. Şimdiyse onu ben den alıyordu. Neden?
Şifacı özel bölmeli bir yere geldiğimiz de içeriye giremeyeceğimi söyledim. İçimden '' ben bakanım ve gireceğim '' demek geçti ama demedim. Sadece kafamı salladım ve kapının önünde beklemeye koyuldum. Kapının önünde bir ileri bir geri gidip geliyordum ve düşüncelerim beni rahat bırakmıyordu.
'' Buna onu sen zorladın John. Bir anlık eğlence için Amié'nin hayatını tehlikeye attın. Şimdi o bedelini öderken sen yaşayacak mısın? ''
Bu düşünceler eşliğinde gözümün önüne Amié ve gülücükleri geliyordu. Duvara yaslandım yavaşça. Sonra gözlerimi kapadım ve derin bir nefes alış ile beklemeye koyuldum.
'' Dikiz aynasından gülümsediğini görebiliyordum. O gülünce benim de gülümsemem yayılmıştı. Ama aniden araba takla atmıştı ''
Gözlerimi hızla açtım. Kendimi suçlu hissediyordum. Beklemekten sıkılmıştım. Tanrı'ya yalvarmaktan ve beklemekten başka seçeneğim yoktu. Olmayacaktı da...
'' Kalbime hançer gibi saplanmıştı o sahne. Gözlerimi kapatmıştı sanki bir perde. Her şey bir film sahnesi gibi gözlerimdeydi. Sesler kullağımda bir müzik gibiydi. İçimi parçalayan bir müzik... ''
Saatler ilerliyordu ve doktorlar bir şey söylememişti. Kafeteryaya çıktım ve bir kahve aldım. Dışarıyı izlemek şu an beni rahatlata bilirdi. Ellerimi bardakta birleştirdim ve aşağıdaki insanlara bakmaya başladım. Elimde bir omuz hissetmiştim. Hafifçe kafamı çevirdiğimde Amié oradaydı ve bana gülümsüyordu. Yorgunca gülümsedim.
Seni seviyorum! diye fısıldadı kulağıma mutluluğun müziği gibi... Gözlerimin içine bakıyordu Amié. Bense ona bakamayaak kadar suçlu hissediyordum kendimi.
Bebeğim ben ö..özür di... devamını getiremeden parmaklarıyla konuşmamı engellemişti. Elimdeki bardağı duvarın üstüne koydum ve Amié dokunmak için yaklaştım.
- Ben de seni seviyorum! Beni bırakmayacağını biliyordum dedim ona dokunmak için elimi kaldırdım. Puff! Bir an da yok olmuştu. Şaşkınlıkla kalakalmıştım.
'' Kalbim hiç olmadığı kadar yorgun bu gece. Hüzün ve keder dolu kendince. Gözlerimdeki sen gitmiş yerini karanlığa bırakmıştı. En acısı da şuydu; kalbim sensiz olmaya dayanamayacaktı. Sensiz bir Dünya'da sağır ve kör olarak yaşayacaktı ebediyen. ''
Omuzlarım çökük durumda elime kahvemi tekrar aldım ve Amié'nin yattığı kata geri gittim. Sandelyeye oturdum. Omuz genişliğinde bacaklarımı açtım ve bardağımda tekrar ellerimi birleştirdim. Birkaç yudum kahvemden içtim. Saçlarım karışıktı ve gözlerim yorgunluktan,hüzünden bitkindiler.
Doktor yoğun bakımdan çıkmıştı ve bana bir şey söylemeden de gidiyordu. Hızlıca yerimden kalktım ve doktorun önüne geçtim.
- Neler olduğunu söyleyecek misiniz? dedim sinirle. Doktor şaşkınca yüzüme baktı. Sonra toparlandı ve:
- Mr.Dillinger. Kırıkları ve biraz kan kaybı dışında hafıza kaybı da görülmekte. Hafıza kaybı için süre söylemek zor.
Bu sıra da doktorun adı anons yapılınca ben bir şeyler söyleyemeden gitmek zorunda kalmıştı.
'' Hani ne olursa olsun beni unutmayacaktı. Hani hep benimleydi? Kendim cezasını çekiyordum işte. Beni hatırlamaması... Peki ya Rose? Rose'da hatırlamayacaksa. Minik prensesimiz nasıl kaldırabilirdi bu yükü? Zaten yanlız hissediyoru kendini. Bir de annesi onu hatırlamayonca nolacaktı? ''
Suçlusu sensin.Sensin... Kulağımda yankılanıyordu.
Şifacılardan biri Amié ziyaret edebileceğimi söylemişti. Ben de Amié'nin yanına gittim. Baş ucuna oturdum ve onu izlemeye koyuldum. Parmaklarımı saçlarında dolaştırdım.
Uyan aşkım! Tekrar bana bak o masumluğun ve güzelliğin ile...
Seni seviyorum.. diye fısıldadım. Duyacak mıydı ki?
Ona bakarken uyandığını gördüm. Gülümsemiştim. Kalbim hızlı atıyordu. Olduğum yerde heycanla dikeldim.
'' Hayatım onun gözlerini açmasıyla tekrar canlanmıştı. Tekrar hayata bağlamıştı beni kalbinin çarpmasıyla. ''
- Ben, neden buradayım?
Gözlerimi tekrar hüzün kaplamıştı.
- K..kaza ya..aptık ondan b..burdayız dedim gözlerimi kaçırarak.
- Nasılsın bebeğim? Beni bırakmandan o kadar çok korktum ki..
Hatırlıyor muydu acaba evli olduğumuzu? Aşk meyvemizin bizi daha çok bağladığını biliyor muydu acaba?
- Çok üzgünüm hayatım. Gerçekten! Seni buna zorlamamalıydım.
- Bakın bay ... Ben sizin bebeğiniz veya hayatınız değilim. Sanırım beni birileriyle karıştırıyorsunuz. Ama yine de, eğer başıma ne geldiğini bana söylerseniz çok mutlu olurum.
Şaşkınlıkla yüzüne bakıyordum. Ne diyebilirdim ki? Hiçbir şeyi hatırlamıyordu.
- Hayatım, karıştıramayacağım tek şey sensin. Seni nasıl başkasıyla karıştırabilirim ki? dedim nazikçe. Olayı anlatmak istemediğimden beni hatırlaması için konuşacaktım.
- Adım John Dillinger. Sen benim hayatımın anlamısın. Bu arada evliyiz ve bir kızımız var. Adı Rose dedim ve Amié hafifçe yakşarak fısıldadım.
- Büyücü olduğunu hatırlıyorsun değil mi? dedim tebessümle.
-Bakın John. Ben kim evlilik kim? Hele ki, çocuk yapmak. İmkansız. Ve ayrıca benim sihir veya büyüyle hiç işim olmaz! Ben normal bir insanım.
Bu lafı üzerine herkes bize bakmıştı.
- Sadece hafızasını yitirdi dedim ve gülümsedim etraftakinlere. Sonra Amié yakınlaştım ve:
- Normal bir insan olsaydın bebeğim bu hastaneden içeriye giremezdin. Neyse ki sen bir cadısın. Ayrıca '' John senin hayatının erkeği '' olduğuna eminim dedim birşeyler hatırlatmak istercesine.
- Minik Rose için de üzgünüm. Ama benim hiç bilmediğim bir adamla evlenip çocuk yapma gibi bir düşüncem yok.
- Bilmediğin biri değilim ben Amié. Hatta en iyi tanıdığın biriyim. Ben senin kocanım! Rose gelince. O da senin kızın. Ve seni çok seviyor.
Elimi ona uzattım ve parmağımdaki yüzüğü ona gösterdim. Sonra hafiçe onun elini kaldırdım ve onun parmağındaki yüzüğü gösterdim.
- İnandırıcı oldu mu karıcım? dedim ve gülümsedim.
- Tamam, bir saniyeliğine size inandığımı varsayalım. Madem, sen ve ben şeyiz... İşte her neyse, neden ben seni hatırlamıyorum bay "hayatımın erkeği" ?
- Şöyle söyleyeyim sevgili karıcım. Arabayla taklalar attın ve hafıza kaybın var. O yüzden hatırlamıyorsun beni.
'' Hatırlamasa da daima içimde bir umut vardı. Er ya da geç hatırlayacaktı beni. ''
- Nasıl hissediyorsun?
- Berbat hissediyorum, önce bir kocam ve ocuğum odluğunu öğreniyorum. Şimdiyse, bir araba kazası geçirdiğimi....
Ona baktığımda ağlıyordu. Yavaşça ona yaklaştım ve göz yaşlarını sildim nazikçe.
- Başım çatlayacak gibi ağrıyor. Dayanılmaz bir acı bu!
Gözlerinin içine baktım uzun bir süre.
- Şşt! Gözlerini kapa ve huzurlu bir yer düşün. Ben de hep işe yarar. En azından acını dindirir dedim ve yanağına bir öpücük kondurdum.
'' Onu böyle görmeye dayanamıyordum. İçime oturmuş bir taşla birlikte sadece bakabiliyordum sessice. Bu ise bana acıdan başka bir şey vermiyordu. Sadece biraz daha yanmamı sağlıyordu kendi ateşimde... ''
- Lütfen beni buradan çıkar. Ev diyebileceğim bir yere götür. Yalvarıyorum sana. Muhtemelen orayı da bilmiyorum ama yeter ki burası olmasın...
Kafamı evet anlamında salladım ve ayağa kalktım. Doktora sormadan onu buradan çıkaramazdım. Hızlıca doktoruna gidip eve gidip gidemeyeceğimizi sordum. Doktora göre eve gitmesi daha iyiymiş. Eve gittiğinde unuttuğu bazı gereçkleri hatırlayabilirmiş. Daha sonra Amié'nin yanına gittim ve gülümseyerek devam ettim:
- En azından bu yerden kurtulmana sevinmelisin dedim ve üstüne yapıştırılmış olan kabloları çıkardım. Sonra onu kucağıma aldım ve eve cisimledin ikimizi. Evimizin giriş katındaydık. Amié'e gülümseyerek baktım ve:
- Evine hoş geldin dedim ve merdivenleri teker teker çıktım. Yatak odasına gitmiştim direk olarak. Yatak çoktan Amié için hazırlanmıştı bile. Onu yavaşça oraya bıraktım ve:
- Hemen geliyorum. Bir yere kıpırdama. dedim gülümseyerek. Zaten pek de kıpırdayabilceğini sanmıyordum ya neyse. Hızlıca Rose'un odasına gittim. Kapısını yavaşça araladığımda yatağında uyuduğunu ve Serena'nın da yanında olduğunu görünce gülümsedim. Araladığım kapıyı yavaşça kapadım ve yatak odasına geri döndüm. Üstümü değiştirdikten sonra Amié'nin yanına uzandım yüz üstü ve sordum:
- Daha iyi misin?
[color=darkgreen]- Size çok minnetarım John Bey. Kendimi iyi hissediyorum, sağolun. Ama bir şey merak ediyorum. Biz hastaneden buraya nasıl geldik?
Şaşkınlıkla yüzüne bakıyordum. Yutkundum ve sesimi temizledikten sonra Amié baktım.
- Ciddi misin? Amié'nin yüzünü inceledim. Cidden hiçbir fikri yoktu.
- Ahh! Cisimlendik. Bir yerden bir yere taşınma diyelim dedim ve gülümsedim. O sırada Rose koşarak yatağa zıpladı ve:
- Anneee! dedi ve Amié'ye sarıldı. Kafasını Amié'nin omzuna koydu....
Rose.
Ağzından bu isim çıktığında şaşırmıştım. Çünkü; beni, Rose , herşeyi unutmuştu. Adını söylemiştim ona ama Rose olduğunu anlaması için hatırlaması gerekirdi. O zaman Amié bazı şeyleri hatırlamaya başlamıştı.
Rose Amié'nin boynuna iyice sarılmıştı. Sadece sarılıyordu. Konuşmuyordu pek ama onu böyle görmek Rose'da üzmüştü.
- Anne, neden kolunda ve bacağında o beyaz şeyler var? diye sordu Amié bakarak.
- Rose, annenin biraz kolu ve bacağı incinmiş. Doktor amcalar da geçmesi için alçıya almışlar dedim ve Rose'u yataktan indirdim ve Serena'ya seslendim. Amié bu halde görmesi onu etkiliyordu çünkü. Rose ve Serena odadan çıktıklarında Amié döndüm ve onu izlemeye koyuldum. Saate baktığımda üç dört saattir bir şeyler yemedeğimizi farkettim ve yataktan kalkarak Amié sordum.
- Aç mısın? Birşeyler yiyebiliriz...
Bana tutunarak yataktan kalktı. Ona destek olarak mutfağa gittik ve onu sandalyeye oturttum.
- Bu mutfak çok tanıdık geliyor...
Bir şeyler hatırlaması çok güzeldi. Beni mutlu etmişti. Birşeler hazırladım mutfakta. Masayı hazırladım ve yemekleri koydum. Amié'nin yanına oturdum ve kaşığı elime alarak yemeği kaşığa aldım. Amié'e doğru hafifçe eğildim ve kaşığı ağzına yaklaştırdım...
| |
|
Aurelia R. Creté Bronx High IV. Sınıf
Mesaj Sayısı : 118 Kayıt tarihi : 21/07/11 Nerden : I'm a English girl in NY Lakap : Elia
| Konu: Geri: J.Drake Duchannes! Ptsi Tem. 25, 2011 2:05 pm | |
| Anlatım : 20/35. Hiç betimleme yoktu neredeyse. Biraz betimleme yapabilirdin. Kurgu : 30/35 Akıcılık : 5/10. Paragraf bölümleri çok zorladı, özellikle. Renklendirme : 3/5. Yeşil olmasa daha iyi olurdu. Onun dışında Amié ve doktorun konuşma cümleleri aynı renkti. Bazı, "Dedim." kelimeleri beyaz yazılmıştı. Ayrıca renk kodu gözüküyordu. İmla : 0/5. Cümlelerin sonunda nokta yoktu. Cümleye küçük harfle başlamışsın. En az 7 kelimede yazım hatası vardı. Çoğu konuşmada tırnak işareti yoktu. Bir şey yerine 'Bişiler.' yazmışsın. Sms stili tavsiye etmiyoruz. Sayfa düzeni : 2/5 Çok boşluk bırakmışsın. Uzunluk : 5/5
Yıldız değerin; 65. Üniversite için 95 puan gerekli. Ayrıca meslek için de en az 75 puan gerekli. Rp'nde çok hata vardı. Bir deneme hakkı daha veriyorum. Lütfen onu özenerek yaz. Ya da seni Bronx High II. sınıf yapalım. Hangisini istiyorsan bana ya da İlay'a (Lynna) öm atman yeterli. | |
|